Doğu Türkistan Tarihi
Çin’in işgali ve istilası altında bulunan, 150 yıldır Çin hakimiyeti altında bulunan, bu 150 yıllık süreçte 3 devlet kurmayı bağımsız olmayı başarmıştır. 1.828.000 km² yüz ölçümü bulunan Doğu Türkistan takriben Türkiye’nin iki katı fazla yüz ölçümüne sahiptir. Doğu Türkistan’da resmi rakamlara göre yirmi dört milyon Türk nüfusu yaşıyor, ama net bir şekilde söyleyebiliriz ki kırk milyonun üzerinde bir nüfus bulunmaktadır.
1878 yılından itibaren Çin’in işgali ve istilası altındadır. Bu bölge tarihin en erken dönemlerinden itibaren Türklerin hakimiyeti altında olan bölgedir, özellikle bölgede yapılmış olan bazı kazılara baktığımızda Doğu Türkistan coğrafyasının Türk yurdu olduğunu söyleyebiliriz son dönemde Çin Merkezli yapılan çalışmalarda söz konusu coğrafyayı kadim ‘’Çin Yurdu’’ olarak ifade etmeye çalışıyorlar buradaki temel amaç bölgeyi asimile etmek ve propaganda faaliyetleri yürütmektir. M.Ö. 2000’li yıllardan itibaren bu topraklarda yaşam bulunmaktadır, yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan en önemli eserlerden bir tanesi Kroran Lolan güzelidir.
Ortaya çıkarılan diğer mumyaya ise Çerçen Adam.
Çıkarılan bu mumyalar Türklerin varlığının delilidir. Bölgenin coğrafyasına baktığımız zaman Çöl kuşağı içerisinde yer aldığını ve nehirlerin bulunduğu yerlerde yerleşim söz konusudur, bu nehirler İrtiş ve İli’dir. Kuzey bölgesinde bulunan Cungarya olarak adlandırdığımız (İli Havzası) bölgede Turfan bulunmaktadır. Turfan bölgesi rakım itibariyle deniz seviyesi altında olan bir eyalettir, bu bölgede tarım ürünleri daha erken olgunlaşmaktadır bu sebepten ötürü bölge Doğu Türkistan’ın tarım merkezidir. Bölge tarihini İskitlerden başlatmak lazım, Hunlar, Akhunlar bununla beraber Göktürkler, Onoklar, Uygurlar bölgede hüküm sürmüşlerdir. M.Ö. 200.yy’da Doğu Türkistan coğrafyası Hun hakimiyetini girmiş olduğunu belirtelim, Çin kaynakların da, Doğu Türkistan coğrafyasın da 2. yy.’da Hun hakimiyetinin başladığı ve valiler tayin ettiği hakkında raporlar bulunmaktadır. Tabi son dönemler de bu durum değişmiş bölgenin kadim ‘’Çin Yurdu’’ olduğunu ifade ediyorlar bunu sebebi ise 1878 yılında başlayan işgal ve istila ile bunu meşrulaştırmak ve asimile etmek için böyle bir görüş ortaya çıkarmışlardır. Göktürkler döneminde ise, Göktürklere bağlı Onoklar, Doğu Türkistan’da yer edinmeye başlamışlardır. Türgişler ve Salur Boyları, Doğu Türkistan coğrafyasında bulunmuşlardır.
Göktürklerin 744 yılında yıkılmasından sonraki zaman diliminde artık Doğu Türkistan coğrafyasında içine alacak şekilde Ötüken merkezli Uygur Devleti hakimiyetinde bahsedebiliriz. Uygurlardan bahsederken şu ifadeden bahsedelim Doğu Türkistan dendiği zaman akla sadece Uygurlar geliyor bu doğru bir ifade değil, Doğu Türkistan coğrafyasında günümüzde Kırgızların, Cungarya bölgesinde Kazak Türklerinin varlığından bahsedebiliriz bununla beraber tarım havzasının batı taraflarında Özbek varlığından bahsedebiliriz yani Doğu Türkistan coğrafyasın da sadece Uygurlar yer almamaktadır diğer Türk Dünyasındaki bütün unsurların bu coğrafya da yer aldığını söyleyebiliriz. Çin merkezli çalışmalar Doğu Türkistan’dan bahsederken Uyguristan olarak isimlendiriyorlar bu tabir kasıtlıdır. Bölgedeki Türkler kendilerini nasıl ifade ediyorlar, Mao’nun Anti-Türk anlayışının bir neticesi olarak bölgedeki insanlar birbirine; Kaşgarlı, Gulcalı, Hotanlı, Aksulu, Yarkentli diye hitap etmektedir. Uygur nüfusunun yoğun bulunduğu dönemde yani 840 yılındaki Kırgızların, Ötüken coğrafyasına hakim olma sürecinden sonra başlamaktadır. Kırgızların önünden kaçan Uygurlar ağırlıklı olarak Turfan ve Kaşgar bölgesine gitmişlerdir. Bölgede 10.asırdan itibaren önemli din değişiklikleri yaşanmıştır. Doğu Türkistan coğrafyasının kuzeyinde, Turfan bölgesinde Uygurlar varken, güneyde ise Karahanlılar vardır.
Uygurların dini Budizm’dır, Karahanlıların ise İslamiyet’tir. Bundan ötürü, İli Havzası’nda bulunan Uygurlarla , Kaşgarya’da bulunan Karahanlılar arasında din savaşları başlamıştır. Karahanlılar döneminde ortaya konulan önemli eserlerden beslendiğimizi unutmamak lazımdır bunlar; Dîvȃnu Lugȃti't-Türk, Kutadgu Bilig ve Atebetü'l-Hakȃyık adlı eserlerdir. Cengiz Han’dan önce bölgede Selçuklu hakimiyetinin ortaya çıkması ile birlikte Melikşah döneminde Karahanlılar, Selçuklu hakimiyeti altına girmiştir. Selçukluların yıkılmasından sonra ise bölgede Karahıtaylıların varlığı söz konusudur, daha sonraki süreçte özellikle 1209 tarihinde Doğu Türkistan’ın tamamını ele geçirecek olan önemli bir lider vardır o da Cengiz Han’dır. Özellikle kuzeyde yerleşik hayata geçmiş olan Uygurlara karşı bir sefer tertip etmiştir, Cengiz Han’ın hakimiyeti altına girmesinden sonra Cengiz Han, Uygurları kendi erkek çocuklarından biri olarak görür ve Uygurların, Moğol hakimiyetine girmesi Cengiz Han’ı fazlasıyla memnun etmiştir çünkü Uygurlar hem yerleşik hayatta yaşıyorlar hem de Budizm’in etkisiyle matbaayı kullanmışlar, resimde, güzel sanatlarda çok ileri seviyeye ulaşmışlardır.
Cengiz Han ölmeden önce hakim olduğu toprakları çocukları arasında taksim etmişti bu taksimata göre yasadan sorumlu olan oğlu Çağatay’a Doğu Türkistan coğrafyasının tamamını, Horasan ve Türkmenistan’ın önemli bir kısmını vermişti dolayısıyla Çağatay Hanlığının, Doğu Türkistan tarihinde önemli bir yere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Çağatay hakimiyeti Barak Han döneminde, Doğu Türkistan’da son bulmuştur. Ögedaylılar ile giriştiği mücadeleyi kaybedince, Doğu Türkistan’ı bir başka Moğol soyundan gelen Hanlık yönetmiştir. Kaydu’nun hakimiyetinden sonraki zaman diliminde 1370’li yıllarda Semerkand merkezli, Batı Türkistan’da Türk Devleti kuracak olan Emir Timur, Doğu Türkistan coğrafyasına beş sefer düzenlemiş ve bunun neticesinde çetelere, Duğlat Emiri Kamarettin’e karşı bir üstünlük sağlamak suretiyle 1388 yılına gelindiğinde Emir Timur, Doğu Türkistan coğrafyasına egemen olmayı başarmıştır. Bu hakimiyet Uluğ Bey dönemine kadar devam edecektir fakat onun ölümünden sonra bölgede Timurlu Devletinden bahsedemiyoruz. Timurlu hakimiyetinden sonra kurulmuş olan bir başka devlet Yarkent ya da Saidiye olarak bilinen devlettir (1514-1680).
Türkistan coğrafyasında önemli iki şey vardır bunlardan birincisi Cengiz Han soyundan gelmek, ikincisi ise Peygamber soyundan gelmek yani Seyidlik. Yukarıda zikredilen devletin diğer ismi olan yani Saidiye Hanlığı, Seyid soyundan gelmektedir. Timur'un beşinci kuşaktan torunu Babür’ün dayısı olan Ahmet Alca Han’ın oğlu Said Han (1484-1533), uzun bir müddet Babür ile kader birliği yaptıktan sonra halkın da yardımı ile Kaşgar, Yarkent, Hotan şehirlerini ele geçirir ve 1514’te Yarkand Hanlığını kurar. Bu hanlık, Doğu Türkistan’ın güney bölgelerinde hüküm sürmüştür. Hüküm sürdüğü dönemde din merkezli politikalar uyguladığı için, Doğu Türkistan coğrafyasındaki şehirlerde şehirlerin başına atanan yöneticiler ya da valiler “Hocalar” olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Bu Hocalar, Saidiye Hanlığının son dönemlerinde birbirlerini üstünlük sağlayabilmek için mücadeleye girişmişlerdir. Bu mücadele 1680 yılına kadar devam edecektir, Hocalar birbirlerine karşı üstünlük sağlayabilmek için Cungarları yani Moğol kökenli olanları davet edeceklerdir dolayısıyla 1680 tarihinden 1763 tarihine kadar uzanan süreçte, Doğu Türkistan coğrafyasında Cungarların (Oyratlar) hakimiyeti söz konusu olacaktır.
1763 tarihlerden itibaren Mançuların, Doğu Türkistan’da egemen olacağını belirtelim.
Mançuların iki dönemi bulunmaktadır, bunlardan ilki 1763 tarihinden 1860’lara kadar geçen birinci hakimiyet dönemidir. Mançular, Çin’in kuzeydoğusunda bulunan, aslında Moğol soylu olan Mançular zamanla asimile olarak Çinlileşmişlerdir. Mançu yönetimine karşı Hokand Hanlığı büyük bir mücadele başlatmıştır özellikle Muhammed Ömer Han, Madali Han dönemlerinde yoğun olarak bu yönetime karşı yeniden idareye gelmek isteyen ‘’Hocalara’’ karşı büyük destek vermişlerdir. Bu desteği verirken Hokand Hanlığının başında bulunan Hudayhar Han, her ne kadar Rus yanlısı bir politika takip etmiş olmasına rağmen yanında bulunan komutanlardan Alim Kul Bey, Doğu Türkistan coğrafyasına Yakup Bey’i göndermiştir. Yakup Bey 1860’larda bölgeye gelmiş ve bölgede Büzürk Han’ı desteklemeye başlamıştır. Yakup Bey’in vermiş olduğu destekler sayesinde Büzürk Han başarı yakalasa da 1863 yılında Yakup Bey kendi devletini kurabilmek için harekete geçmiş ve Büzürk Han’ı ortadan kaldırmak suretiyle Kaşgar’a hakim olmuştur. Kaşgar’da devlet kurmasından sonra Buhara Han’ı Muzafereddin, Yakup Bey’e ‘’Atalık Gazi’’ unvanını vermiştir. 1863’ten 1877 tarihine kadar Doğu Türkistan’da söz sahibi olmuştur. Yakup Bey bu coğrafya da ayakta kalabilmek için Osmanlı devletine bir elçi gönderecektir ve destek talep edecektir. Ticaret antlaşmasından dolayı Rusya’nın Çin’e karşı Atalık Gazi (Yakup Bey) devletini desteklemesinden dolayı, Osmanlı Devleti, Yakup Bey’in istediği askeri desteği göndermiştir yani Yakup Bey’i İslam Devleti olarak kabul etmiştir, Yakup Bey’de Osmanlı Devleti adına sikke kestirip hutbe okutmuştur. 1876 yılında Hokand Hanlığının Rus hakimiyetine geçmesinden sonra, İngiltere, Rusya’nın ilerlemesinden dolayı rahatsız olmuş ve 1876 yılında Rusya ile İngiltere bir antlaşma yapmıştır bu antlaşmadan sonra Batı Türkistan’da Rus hakimiyeti kalırken, bu hakimiyetin Afganistan’a ulaşmayacağına dair Rus Hariciye Vekili Gorçakov, İngilizlere bir garanti vermiştir bu garantiden sonra artık taraflar arasında Atalık Gazi’nin önemi kalmamıştır. Yakup Bey, Kaşgar coğrafyasında yalnız kalacaktır bundan ötürü tekrar Osmanlı Devleti’ne elçi gönderecektir fakat 1878 yılında 93 Harbi patlak verecektir. Yakup Bey bu olaylardan sonra hayatını kaybedecektir ve oğulları arasında taht mücadelesi yaşanacaktır.
1878 yılında Doğu Türkistan’da 2. Mançu dönemi başlayacaktır, ikinci hakimiyetleri, birincisinden farklıdır. İlkinde herhangi bir nüfus ilhak etmeden, baskı kurmadan idare etmişlerdir ama ikinci idarelerinde Mançuların farklı siyaset takip ettiklerini belirtelim. 1884 tarihi itibari ile Doğu Türkistan coğrafyasının ismini değiştirmek ile işe başlamışlardır bölgede Sinjar eyaletini kurmuşlardır, önceden şehrin dışında kurulan garnizon artık şehrin içinde kurulmaya başlanmıştır ve Çinli nüfus getirmişlerdir. İkinci hakimiyetleri 1911 yılına kadar devam etmiştir. Çin’in kuzeyinde fakat Çin’e bağlı olmayan yönetimler Çin için tehlike olmaya başlamıştır bu sebepten ötürü nüfus getirilmiştir. Valiler vasıtasıyla bölgeyi idare etmeye başlayacaklar Yang-Şıng Şi isimli bir vali tayin edecekler bu kişi Doğu Türkistan’da soykırımlar gerçekleştirmeye başlaycaktır. Bununla beraber Doğu Türkistan’da Cedidçi anlayışını kabul etmiştir. Osmanlı Devleti’ne eğitim için gönderilenlerden bir isimde Mesud Sabri Baykuzu'dur. 1928 yılında Yang-Şıng Şi suikast neticesiyle ölmüştür. Bu Valinin ölmesiyle beraber 1939'da Urukçi merkezli isyan hareketi başlamıştır.
Bu hareket ile Doğu Türkistan’daki bu Çinli nüfus gönderilmiştir. Bunun neticesinde 12 Kasım 1933 tarihinde Şarki Türkistan İslam Cumhuriyeti ilan edilmiştir bunun başına Hoca Niyaz Hacı getirilmiştir. Cumhurbaşkanı olan Niyaz, Çin’e karşı destek alabilmek için Sovyetler birliğinden yardım istemiştir ve Kızıl Orduyu kendi ülkesine davet edecektir. Ocak 1934 tarihi itibari ile Kızıl Ordu Doğu Türkistan’a doğru ilerlemeye başlamıştır ve bu dönemde Ruslar bölgeye uydu devlet olarak bakmıştır bölgeye sosyalizmi yaymak için gelmişler Hoca Niyaz bunu fark etmiş olsa da ülke iki taraftan işgal edilecektir. 1937 yılında Hoca Niyaz Hacı çeşitli bahaneler ile Çinli Vali tarafından tutuklanmıştır ve şehit edilmiştir. İkinci Dünya savaşı ortaya çıkınca bölgede isyanlar söz konusudur ve Sovyetler Doğu Türkistan’ı terk etmek zorunda kalmıştır. Bunu fırsat bilen Türkler bölgede ikinci defa Şarki Türkistan Cumhuriyetini kuracaktır bu Cumhuriyetin başında Alihan Töre olacaktır. Alihan Töre’nin yanında ‘’Üç Efendiler’’ diye bildiğimiz aydınlar yer alacaktır.
İkinci Şarki Türkistan Cumhuriyeti 12 Kasım 1944’te kurulmuştur. Birinci devletin başkenti Kaşgarya’dır, ikinci devletin başkenti ise Gulca’dır. Üç Efendiler; İsa Yusuf Alp Tekin, Mesud Sabri Baykuzu, Mehmed Emin Buğra, 1944’tan sonraki zaman diliminde büyük mücadeleler vermişlerdir. Alihan Töre’nin devleti kurması Çin’in hoşuna gitmeyecektir, Alihan Töre 1949 yılında uçağının düştüğü söylemek suretiyle Pekin’de gözaltına alınmıştır. 1949’da hakimiyeti biten bu devletin yerine Çin’de 1949 yılında Mao’nun gerçekleştirdiği politikalar ile Doğu Türkistan’da egemen olacaktır. 1951 yılında Doğu Türkistan’daki, Kazaklardan Osman Batur’un isyan gerçekleştirmiştir Kansu’ya kadar ilerlemişler lakin 1951 yılında şehit edilmiştir. Mesud Sabri Baykuzu bu mücadelede tutuklanmış ve şehit edilmiştir. Üç Efendilerden bir tanesi şehit olmuştur. 1953 yılında Çinli komünistler, Doğu Türkistan’da rejim karşıtı olan 250.000 kişiyi şehit etmişlerdir. 1955 yılında Çin Eyaletlere bölünmüştür ve Sincan Özerk Bölgesi ortaya çıkacaktır, Çin’de 56 millet bulunmaktadır. Bunun içerisinden 44 milletin kendine has özerk bölgesi vardır en büyüklerinden bir tanesi Sincan Uygur Özerk Bölgesidir. Xinjiang bu kelimenin anlamı yeni kazanılmış topraklar demektir, Sincan ismi buradan gelmektedir. Güya ‘’Kadim Topraklar’’ diye tabir kullanıyorlardı peki neden bu ismi verdiler. Mao’un politikaları, Türkleri bu coğrafyadan uzaklaştırmayı amaçlamıştır, İleri Büyük Adım Siyaseti ve Kültür Devrimi ile bölgeden Türkleri arındırmaya çalışmıştır.
Sonuç olarak, Doğu Türkistan’da yıllardır devam eden baskı, asimilasyon politikaları ve katliamlar, Türk milletinin birliğine ve kimliğine yönelik ciddi bir tehdittir. Bu topraklarda yaşayan kardeşlerimizin uğradığı zulüm, sadece Uygur Türklerini değil, tüm Türk dünyasını derinden etkilemektedir. Tarih boyunca Türkler, vatan ve kültür mücadelesinde varlıklarını korumak için büyük fedakârlıklar yapmıştır; bugün de Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizin sesi, bizlerin sessiz kalamayacağımız bir çağrıdır. Bu karanlık dönemin sona ermesi, Türk birliğinin ve adaletin gereğidir; Doğu Türkistan’da adaletin, özgürlüğün ve insan haklarının tesisi, tüm Türk dünyası için onur ve görev meselesidir.