Gertrude Bell'in, Kayseri fotoğraf arşivi.
Newcastle University Gertrude Bell Archive;
Gertrude Bell 14 Temmuz 1868’de İngiltere'nin Durham County kentinde ayrıcalıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Bell'in babası ünlü bir aileden gelen Thomas Hugh Bell 'di. Gertrude Bell, henüz 3 yaşındayken annesi vefat etti. İlk ve orta öğrenimini Londra'daki çeşitli okullarda tamamlayan Bell, tarih okumak için Oxford Üniversitesi 'ne gitmeye karar verdi. Burada başarılı bir eğitim dönemi geçirerek okuldan birincilikle mezun olmayı başaran ilk kadın oldu. Okuldan mezun olduktan sonra seyahat etmeye karar veren Bell, Avrupa ve daha sonra da Ortadoğu'ya çok sayıda seyahatlerde bulundu. İlerleyen yıllarda dağcılık ve dünya turları ile ilgilenmeye başlayan Bell, 1897 - 1898 ve 1902 - 1903 olmak üzere iki kez dünya turuna çıktı. 1899 yılında Kudüs'e yaptığı ziyaretten sonra Araplara karşı büyük bir sevgi ve ilgi duymaya başladı. Arap çöllerinde seyahatler yaptı ve batılılara çöl hayatını anlatan yazılar yazdı. Araplar ona "Çölün Kızı" ve "Irak'ın Taçsız Kraliçesi" isimlerin verdiler. Bell, 1907'in Mart'ında arkadaşı arkeolog William Ramsay ile birlikte Anadolu'ya geldi ve bir süre sonra İngiltere'ye döndü. Daha sonra Ocak 1909'da Mezopotamya'ya bir gezi düzenleyen Bell, bu sırada Geç Hitit dönemine ait olan Karkamış'da önemli keşif ve incelemelerde bulundu ve bu bölgede kısa süreli kazılar yaptı. Sonra Irak'taki ünlü antik şehir olan Babil'e gitti. Sonraki yıllarda Orta Doğu'da İngiltere'nin çıkarları için çeşitli faaliyetlerde bulunmaya başlayan Bell, Orta Doğu'da İngilizlerin şimdi bile aktif oldukları Orta Doğu politikasının kurucusu ve planlayıcılarından biridir.
Mezopotamya bölgesindeki Arap kabileleri Türklere karşı kışkırtan faaliyetlerde bulunmuştur.
Ayrıca 1919 yılındaki Paris Barış Konferansı'na delege olarak katıldı ve Irak devletinin sınırlarının belirlenmesi için çalışmıştır. Hiç evlenmemiş olan ve yalnızca bir kez nişanlanan Bell, nişanlısını Çanakkale Savaşları sırasında kaybetti. Yalnızlık ve sağlığının da bozulması sebebiyle bunalıma giren Bell, 12 Temmuz 1926 yılında yüksek dozda uyku hapı alarak intihar etti ve Bağdat'ın Bab el-Sharji ilçesinde, İngiliz mezarlığında toprağa verildi.
GERTRUDE BELL’İN İNGİLTERE POLİTİKASINDAKİ YERİ
Gertrude Bell’in ülke politikasına karşı bir duyarlılığı ve ilgisi vardır. Ailesi mensubu olduğu üst sınıfın özelliklerini taşımaktadır; sosyal ve ekonomik görüşü liberal ancak aristokratik hayata bağlı bir gelenekçi. Gertrude Bell, liberal ve Gladstone destekçisiydi. H.V.F. Winstone’a göre “Politika Gertrude Bell’in sihrini besleyen bir gıda, Ortadoğu ise ruhunun manevi olarak sığındığı bir evdir. Kralların davetlerine, diplomatların ve yöneticilerin yemeklerine, partilere ve saraylara davet edilmiş, sohbetleri yönlendiren kişi olmuştur. Geniş çevresi sayesinde hem kendi ülkesinden hem de başka ülkelerden insanlarla karşılaşma imkanı bulmuştur.
Gertrude Bell, Britanya’nın Mısır’daki siyasi, askeri ve iktisadi faaliyetlerini bir İngiliz yönetim başarısı olarak gördüğünden dolayı diğer topraklarda da bu başarının inşa edilmesini istemektedir. Bir başka ifadeyle ‘medeniyetin taşıyıcısı’ olan İngiliz ırkı geri kalmış bölgelerin yönetim ve hakimiyetini ele geçirmelidir. Gertrude Bell Ortadoğu’daki seyahatleri sırasında politik gözlem ve analizler de yapmaktadır.
GENEL BRİTANYA DIŞ POLİTİKASI ve GERTRUDE BELL
Britanya dış politikasında genel olarak ülke çıkarlarını ve güç dengesini gözeten, pragmatik, şüpheci, temkinli, müdahale etmekte soğukkanlı davranan ve kendisini başkalarına sürekli bağlayıcı bir anlaşmadan kaçınan bir politik anlayış doğrultusunda hareket etmiştir. Bu anlayışı, Ortadoğu politikasında da sürdürmüştür. Britanya’nın bölgedeki hakimiyetinin ve politik gücünün fikri temelleri sosyal Darwinizm, şarkiyatçılık, emperyalizm temelinde yükselmiştir.
Gertrude Bell küçük yaşlarından itibaren ailesinin sağladığı imkanları bilgi ve becerisini sosyal statüsünün de yardımıyla Britanya çıkarına kullanmıştır. I. Dünya Savaşı öncesinde Ortadoğu hakkında verdiği bilgiler çok kıymetli olmuştur. Onun yeteneğinden yaralanmak isteyen Britanyalı yöneticiler onu Kahire’deki Arap Bürosuna yerleştirmişlerdir. Eğer Gertrude Bell’in çöl çalışmaları olmasaydı, çöldeki kabilelerin ayrılıkçı harekete nasıl baktığına dair politik görüşleri öğrenilmemiş, çölde kabile desteği sağlanamamış ve askeri harekatın gerçekleşeceği rota belirlenmemiş olacaktı.
GERTRUDE BELL’İN OSMANLI POLİTİKASI
Gertrude Bell, 1892 yılında elçi olarak Tahran’a gitmiştir. Aynı yılın sonunda ise İngiltere’ye dönüş yapmıştır. 1894'te Safar Nameh, Persian Pictures başlığı altında imzasız olarak yayımladığı, Osmanlı Devleti hakkındaki görüşlerini Anadolu, İstanbul ve Bursa'ya dair kısa tasvirlerle anlatan bu küçük kitap ölümünden sonra 1928'de ve 1947'de yeniden basılmıştır.
1905 yılında Karaman'ın 40 km. kadar kuzeyindeki Karadağ' da olmuştur. Bin Bir Kilise denilen bu bölgede Maden şehri ve Değle Ören yerlerinde incelemeler yaptıktan sonra Konya yönünde yoluna devam etti. Bağdat, Musul, Cizre, Diyarbakır, Harput, Malatya, Darende, Tomarza, Kayseri, Ereğli'den Konya'ya kadar ki yolculuğundan sonra uğradığı Kargamış'ta meşhur İngiliz gizli istihbarat servisi ajanı T. E. Lawrence ile tanışır. Lawrence ile hocası Gertrude Bell arasındaki fark, Gertrude Bell’in arkasında büyük bir görsel arşiv bırakmış olmasıdır.
1915 yılının Ekim ayında Albay Lawrence ile birlikte, Osmanlı idaresine karşı Arap ayaklanmasını hazırlayanlar arasında bulunmak üzere Kahire'ye gönderildi. Kargamış'ta kazı yapan İngiliz arkeologlarından L. Wooley ile Osmanlı Devleti'nin çeşitli yerlerinde (Girit, Tesalya, Anadolu) yıllardır dolaşan arkeolog D. Hogarth da aynı serviste idi. Ayrıca burada I. Dünya Savaşı’ndan önce Anadolu'yu baştan başa gezen Anadolu arkeolojisi uzmanı Sykes de bulunuyordu.
Bazı Arap aşiretlerinin, Osmanlı Devleti aleyhine, İngiltere ile müttefik olmalarını sağlayan ve Irak’ın sınırlarını çizen Gertrude Margaret Lowthian Bell, 1909 yılında Musul’dan İstanbul’a giderken tuttuğu günlüklerinde, 31 Mart Olayı ile çalkalanan Osmanlı Devleti hakkında bilgiler vermiştir. 31 Mart (13 Nisan 1909) olayı esnasında Samerra civarında olan Gertrude Bell, olaydan dedikodu olarak ilk defa 20 Nisan günü bahseder. Duyduğu dedikodu meclisin feshedildiğidir. 23 Nisan günü Kanun-i Esasinin artık yürürlükte olmadığını duyar. Günlükte Muhammedi kavramı 31 Mart olayından sekiz gün önce (5 Nisan 1909) Derviş Vahdeti’nin çıkardığı Volkan Gazetesi çevresinde kurulan İttihad-ı Muhammedi Cemiyetinin üyeleri için kullanılmıştır.
1909 Adana olayları Ermenilerin gerçekleştirdikleri ilk eylem olmayıp İstanbul dâhil Anadolu’nun her yerinde erken tarihlerden itibaren tedhiş hareketlerine girişmişlerdir. Önce Rusların sonra da Avrupa devletlerinin desteğini alan Ermeniler, toplam nüfusun yarısı bile etmedikleri Anadolu’da devlet kurabilmek için isyanlar çıkarmışlardır. 6 Haziran tarihinde Maden’den geçen Bell, ertesi gün Harput’a ulaşır. Geçtiği köylerin yarısı Müslüman yarısı Ermeni’dir. Harput’u İtalyan şehirleri gibi huzur dolu tepelere kurulmuş, Arnavut kaldırımlı, sokakları da oldukça sakin olarak tasvir eder. 17 Haziran günü Tomarza’da (Kayseri) bir rahiple karşılaşan Bell’e rahip, Müslümanların Hıristiyan çocuklarına sahip çıktıklarını söylemiştir. Bu sözler karşısında kendi kendine niçin dünyadaki tüm Hıristiyanlara sahip çıkamıyoruz diye hayıflanmıştır.
Adana olaylarına ilgisi, Bell’e, Kayseri hakkında yazmayı ihmal ettirmiştir.
Bell, 1 Temmuz Perşembe günü Konya’ya doğru trenle yol almaktadır. Trende Adana Seyhan’dan Bayan Chambers (İngiltere Adana Konsolosunun eşi), kızı Dorothy ve yeğeni Lawson Chambers ile karşılaşır. Trende onlardan dinlediği Adana olaylarını şöyle aktarır;
“Şiddet ve yıkım bundan daha abartılı olamaz. Olayların arkasında hükümet var. Vali bir gün önceden isyanın başlayacağını bildiği halde önlemek için hiçbir adım atmadı. Ermenilerce iyi bilinen bir Türk, konağa giderek yirmi askerin olayları bitirebileceğini söyledi. Vali asker yok şeklinde cevap verdi. Türk, geri dönerek Ermenilere gitmelisiniz, size yardım edemem, bunlar hükümetin işleri dedi.”
Meşrutiyetin ilanından yedi gün sonra, 31 Temmuz 1908 tarihinde İngiltere Hariciye Nazırı Sir Edward Grey, İstanbul’daki büyükelçisi Sir Gerard Lawther'a gönderdiği telgrafında, Türkiye’de köklenecek bir parlementer meşrutiyetin, İngiltere’nin Mısır ve Hindistan politikalarını açıkça tehdit edeceğini ifade etmektedir.
Bell, Osmanlı devletinde büyük kargaşaların yaşandığı XX. yüzyılın başlarında, bütün Anadolu’yu baştan başa katederek, her ne kadar objektif olmasa da kıymetli bilgiler aktarmıştır. Seyahatleri boyunca Osmanlı coğrafyasında çektiği fotoğraflar, önemli ana kaynak niteliği taşımaktadır.