18 Mayıs 1884’te Edirne’de doğan (Süleyman Askerî Bey’in portresine bakıldığı zaman imparatorluğun buhranlı günlerinde ortaya çıkmış birçok kahramanlar arasında akılcı ve gerçekçi bakış açısıyla ön plana çıkmış, teşkilatlanma yeteneğiyle, o döneme damga vurmuş olan İttihat ve Terakki içerisinde önemli görevler üstlenmiştir. 1902’de Teğmen rütbesiyle Mekteb-i Harbiye-i Şahane’den mezun olmuştur. 1904’te Üsteğmenliğe terfi ederek ilk görev yeri olan İzmir’de Mümtaz Yüzbaşı olarak görev yapmıştır. İttihat ve Terakki’nin giderek güçlendiği yıllarda İzmir’de Dr. Nazım ile propaganda çalışmaları yapan Süleyman Askerî 1908’de ikinci görev yeri olan Manastır’a eğitim subayı olarak atanmıştır. Şemsi Paşa ve Müşir Osman Paşa suikastında yer almış, 1908’de İkinci Meşrutiyetin ilanı ve 31 Mart Vakası ile İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yönetimi devralmasında rol oynamıştır. 5 Eylül 1909’da Jandarma Kolağası olarak Bağdat’a tayin olmuştur. Bağdat’ta görev yaptığı yıllarda Trablusgarp savaşı başlamıştır. Gayrinizami harp kararı alındıktan sonra cepheye gidebilmek için Bağdat Valisi Cemal Bey’den izin alan Süleyman Askerî Bey Trablusgarp’a varabilmek amacıyla Beyrut’tan Mısır’a El-Ezher öğrencisi kılığında geçmiştir. Trablusgarp’ta, İtalyanlara cehennemi yaşatan bu genç subaylar savaşa devam ederken Balkan Harbi başlamıştır. Bab-ı Âli baskınından sonra 10.Kolordu kurmaylığına atanmıştır. İkinci Balkan harbi başladıktan sonra Edirne’nin geri alınmasında önemli rol oynayan Süleyman Askerî Bey ilerleyen süreçte Trablusgarp’ta olduğu gibi gayrinizami harp savaşına başlamıştır. 25 Eylül 1913 günü Garbi Trakya Cumhuriyetini kurmuştur. 1914 yılında Teşkilat-ı Mahsusa’nın ilk başkanı olmuştur. Birinci Dünya savaşında İngilizlerin Basra’yı işgal etmesi üzerine Teşkilat-ı Mahsusa başkanlığını bırakmış, 1914'te Yarbaylığa terfi ettirilerek Basra Valisi ve 38.Tümen komutanı olarak Irak ve Havalesi komutanlığına getirilmiştir. Yanında Mürettep İtfaiye Alayı ve Osmancık Taburunu getiren Süleyman Askerî Bey direnişe başlamıştır.1915’te Rota Muharebelerinde İngilizleri yenilgiye uğratmıştır, iki bacağından yaralanan (BOA,DH. ŞFR., 459/30) Askerî Bey Bağdat’a geri dönmüştür. İngilizleri tamamen atmak amacıyla plan hazırlayan ve yaralı halde cepheye gelen Askerî Bey 14 Nisan 1915 tarihinde Şuaybiye Muharebesi'nde Arap ve Kürt aşiret kuvvetlerinin kısa sürede dağılması ve ihaneti sonucunda İngiliz Ordusu'na mağlup olmuş bunun üzerine dayanamayan Askerî Bey 31 yaşında tabancasıyla intihar etmiştir. Süleyman Askeri ağırlıklı olarak Teşkilat-ı Mahsusa başkanlığı üzerinden değerlendirilmiş ve hayatı ile ilgili detaylara fazla yer verilmemiştir. Bu çalışmada Süleyman Askeri’nin hayatı ve çevresi incelenecek, siyasi ve askeri yönleri ön planda tutulmaya çalışılacaktır. Osmanlı Arşivi, Askeri Arşiv ve gazeteler ile dönem aydınlatılmaya çalışılacaktır. İncelenecek olan arşiv belgelerinin Osmanlıca olması ciddi bir tercüme işinin gerçekleşeceğini göstermektedir. Bununla beraber literatüre geçmiş olan diğer kaynaklardan faydalanılmaya çalışılacak ve Aile arşivine ulaşılması hususunda çalışmalar gerçekleşecektir. Elde edilen veriler karşılıklı değerlendirilerek bir sentez elde edilmeye çalışılacaktır. Bu çalışmanın bir proje olmasından ziyade buradan çıkacak verilerin bilimsel olarak toplum yararına kullanılması ana hedef olacaktır. Süleyman Askerî Bey ile ilgili literatürde yeterli kaynak bulunamaması ve yapılacak araştırma sonucunda konuyla alakalı bundan sonra yazılacak olan makale ve kitaplar için yardımcı kaynak sağlanmasının yanı sıra ilerleyen zamanlarda yüksek lisans tezi için temel teşkil etmesi hedeflemiştir.
''Kadınların bile muharebe etmesini beklediğim böyle bir zamanda harbe seyirci kalmaktan utanmıyor musunuz ? Köpekler bile yabancıları mahallerine yaklaştırmazlar, onlar kadar bile olamadınız.''
Süleyman Askerî Bey